6 Eylül 2014 Cumartesi

30+1 MART ve Sonrası


Evet an itibari ile sandıkların yüzde 50'si açılmış durumda. Sonuçları görmeyen yada görmek istemeyen bir kesimin varlığı kesinleşen durumlar arasında şuan itibari ile. Sonuçların ülkemizin yararı doğrultusunda olmasını en baştan beri temenni etmiştik.
    Sonuçlarla ilgili en büyük temennim devlet içinde de camia içinde de, hükümet içinde de olumsuz yapının ortaya çıkarılması ve temizlenmesidir. Hiç kimse kendine öz eleştiri getirmiyor nedense. İnşallah bu süreç herkesin aklını başına toplaması için bir başlangıç olur.
    Netleşmemiş haliyle oy oranları öyle gösteriyor ki AKP bu seçimlerde pek bi zararlı çıkmış sayılmaz. Sanırım balkon konuşmasında da bu netleşecektir. CHP için ise ifade edilecek en net bilgi İstanbul ve Ankara da yarışı beklediğinden geride tamamlamış olması olacaktır. Özellikle Mustafa SARIGÜL seçimi kaybetse de gözünü genel başkanlığa dikmiş olacağını da düşünüyorum. BDP-HDP cephesinin ise hiç kuşkusuz doğu-güneydoğu hattında daha da güçlendiği ve ilçe belediyelerini arttırdığı ortadadır. Seçim sonrası bahsettıkleri özerklik ilanı gelir mi bilemem fakat daha da güçlendikleri aşikardır. MHP de bu seçimlerde kazananlardan oldu sanırım. Özellikle cemaat tabanının yüzde 50 gibi bir oranının desteğini almış olması ilerideki süreçte ihtimaldir ki anamuhalefeti CHPnin elinden alabilir. Bu seçimde takdir etmem gereken bir diğer parti ise SAADET PARTİSİdir. görüldüğü üzere hazineden maddi destek almadan girdiler seçime. birçok sağlam projelerini de sundular. Medyatik destek az olmasına karşın 7-24 çalışma gösterdiler fakat Başbakan'ın yerel seçimi bir istiklal mücadelesi gibi söylemesi ve genel seçim gibi belirtmesinden dolayı Saadet partisine oy vermeyi düşünenleri yine vazgeçirmeyi başarmış bulunmaktadır. Çıkan sonuçların vatana millete hayırlı olmasını dilemekle birlikte ittihadi islamın geleceğinin belirleneceği ve suların durulmayacağı önümüzdeki günlerde ülkemizin selameti için dua etmeye ve çalışmaya devam edeceğiz.

İstihbarat Savaşı


Yasadışı ses kayıtları ile ilgili bugünlerde yazısı olmayan yazar kalmamıştır sanırım. Herkes olaya kendi penceresinden bir bakış açısıyla açıklık getirmeye çalışmış ve kendisini takip edenleri yönlendirmeye çalışmaktadır. Algı operasyonlarının yönteminde kullanılan sayısızca köşe yazarı, gazeteci, politikacı mevcuttur. Olayları kendi penceremizden değerlendirmek yerine, bir asrı devirecek olan devletin penceresinden bakmanın çok daha doğru olduğuna inanmaktayım. 
     Söylediğim sözlerden dolayı kimsenin beni yadırgamasını kabul edemem, fikirlerime katılmayabilirsiniz, yazdıklarımı okumamakta da özgürsünüz, ama kişilik haklarıma yazdıklarımdan dolayı veya fikirlerimden dolayı yargılayamazsınız. Herkes fikirlerini özgür bir şekilde beyan etme hakkına sahiptir. 
     Bugün yarın benim de hayatım son bulacak, sizin de son bulacak, birçok kurumun da aynı şekilde, fakat anlamakta güçlük çekilen bir nokta şu ki eğer "Devletin Bekası" olmazsa ben de siz de baştan yok olmuş oluruz. Kişisel haklarımızı koruyacak bir kurum kalmamış olur. İnsanlığın tarihine kadar indiğinizde anarşizmin yol açtığı kargaşaları iyi yorumlarsanız olaya bakışınızda bir nebze etkili olabilir. Son yayınlanan ses kayıtlarının içeriğinin ne olduğuna bakmadan bile şunu çok net söyleyebilirim ki devletin kalbini dinleyebilen bir yapı mevcut ve bu dinlemelerini birçok yolla yurtdışına da servis etmektedir.
     Türkiye'nin yüzyıllık bir uykudan uyanmaya çalıştığı, bayi devlet olmaktan çıkıp ürettiği markalarla vakıf medeniyeti olma yolunda ne kadar yol kattettiği ortadadır. Bunu durdurmak isteyenler olmayacak mıdır? Bu büyük uyanışı, İttihad-ı İslam açısından da düşündüğünüzde Avrupada egemen olan yapıların birçoğunun müslümanlarca da yapılabileceği açıktır. Bu bağlamda düşündüğümüzde uyuyan devin uyanmasının verdiği rahatsızlık ve bu yapının son kalesinin elden çıkacağı korkusu akıllara geliyor.

Youtube ve Twitter Kapatılması


Bugün 27 Mart, sözlerimde sertlik hissi duyarsanız şimdiden özür dilerim. Son zamanların en büyük ses kayıtları bugün yayınlandı sanırım. Daha ne kadar iğrençleşileceğini bilmiyorum fakat devlet erbabını dinlemenin ne kadar kötü birşey olduğunu ve suç olduğunu önceki yazımda paylaşmıştım. Şimdi çıkıp yayınlanan ses kayıtların yayınlanmasını kim savunursa ben karşısında olacağım.
     Anlamakta güçlük çektikleri nokta şu ki yarın birgün bir başka iktidar dahi gelse bu ses kayıtları ve yasadışı dinlemeler devam edecek ve dış ülkeler, yabancı istihbaratlar attığımız her adımı takip edecektir. İktidar partisini destekleyin yada desteklemeyin, ortaya çıkan ses kayıtlarını ve yasadışı dinlemeleri kim yaptıysa suç işlemiştir. Yayınlanan tapelerdeki konuşmaların detayında ne olduğunu bilmeden ve o kayıtları dinlemeden konuşuyorum. Atatürk'ü seven ve Atatürkçülükle övünen kardeşlerime de devletçiliğin ne olduğunu sormak isterim.
     Devletin bekası için belli kritik kararların alınması gerektiğini en iyi bilenler bile bugün bu yayınlanan kasetleri savunuyor, kapatılan youtube ve 
twitter
 a eleştiri getiriyorlar. Eğer kişilik haklarına saldırı varsa, "devlet sırrı" kapsamındaki bilgilerin paylaşılması söskonusu ise, ülkenin başbakanını, cumhurbaşkanını, istihbarat başkanını yasadışı bir şekilde birileri dinliyorsa ve buna karşı birşeyler söylemiyorsanız bana vatanseverlikten bahsetmeyin!!

     Yazdıklarımın tamamı sadece ve sadece benim görüşlerimdir ve hiçbir kurum yada kişilerle ilişkilendirilmemelidir.

Ses Kayıtları ve Dinlemeler...



Bugünlerde öyle bir an yok ki ses kayıtları internete düşmesin. İçlerinde siyasetten tutun özel hayata kadar birçok konuyu içinde barındıran bu kayıtlar kim yada kimler tarafından yapıldığı herşeyden daha önemli hale geldi. Çünkü devlet erbabını dinlemek demek öyle bir güce işaret eder ki yarın yeni bir hükümeti yine aynı güçlerin kendilerinin kontrol altına alması anlamına geliyor. Yani anlaması zor değil, TAM BAĞIMLI HÜKÜMETLER ZİNCİRİ tabiri tam yerinde olacaktır.
      Özellikle son çıkan tapelerde kişilerin özel hayatlarına müdahalenin apaçık görüldüğü halde hala bunları eleştirmeye kalkanlara anlam veremiyorum. Yapılan hareketi, varsa eğer yolsuzluğu, eşlerini aldatmalarını yada özellikle de dini değerlere saygısızlığı kabul edemem, ama atladığınız en büyük nokta şu ki dini değerleri hiçe sayanı, ahlaksızlık yapanı ve milleti aldatanı değiştirebilirsiniz, bunu hür iradenizle sandıkta yaparsınız, fakat eli uzundan öte kulağı uzun ve delik olanları yargılamanız o kadar kolay olmaz. Hiçbir şekilde isim yada kurum belirtmediğim için yazıma gelecek gocunmaları baştan reddediyorum.
      Yarın sizin özel hayatınızı da dinleyebileceklerini hesaba katmayı unutmazsınızdır umarım. Belki de bunu çoktan yaptılar da 
biz
 ayakta uyuduk. Bu ülkenin insanı herşeyi unutur ama ihaneti unutmaz.

Son Düzlüğe Çıkarken...


 Yaşanan gelişmelerin bizi hergün yeni bir heyecan ve korkuyu, ümit ve umutsuzluğu birarada yaşayacağımız güne uyandırıyor. Acaba bugün de yine yer yerinden oynayacak mı sorusu çoğumuzun aklını meşgul eden temel esaslar arasında en ön sıralarda. Kim bilir, bir an için durup düşününce bizden etmemiz istenen hareketleri mi oynuyoruz sorusu da oldukça yerinde olacaktır.
      
Twitter
 'dan fuat avni bize haber kaynaklığı yapmaktayken, gazetelerin aylık tirajlarından çok tekziplerini okumakla meşgul olmaya başlamışken, tarafsızlığın isminin hiçbir şekilde anılamayacağı bir hale gelmişken haberleri izlediğimiz, dinlediğimiz, okuduğumuz kaynakları buyrun siz sorgulayın. Türkiye gündemini 
twitter
 gündemi belirliyorken, hergün yeni kaset,tape,kayıt ihtimali ile kavrulmuşken nasıl olur da düzlükten bahsedebiliriz değil mi? Evet edebiliriz, bunun da tek ve en esaslı yolu herkesin içerisinde bulunduğu kurum, kuruluş,parti,cemaat, artık adına siz ne derseniz deyin, içlerinde barındırdıkları olumsuz uzuvları bir kangrenli bacağın kesilmesi gibi atılmasına yardımcı olmaktır. 
     Anarşizme sebebiyet verecek olan yasadışılığa da vurgu yapmadan geçemeyeceğim. Yasalar olmasa idi şimdi ortalık bir Suriye, Mısır, ... benzerine dönmüştü, hatta arap baharı 
ismi
 altında bunu yapmaya çalıştılar fakat oyunları tutmadı. Düşmanın ne kadar akıllı ve oyununu iyi oynayan biri olduğunu hesap etmekte zorlanıyorsan sınırlarını zorlamak zorundasın demektir.

Ötekileştirmelere Dikkat!!!


Birçok kurum yada kişi tarafından son zamanlarda sıkça adını duyduğumuz bir tabir olsa gerek. Aslında yazıyı okurken birçoğunuz ben ilk kez duyuyorum diyeceksiniz fakat bahsettiğim bu kelime değil içerisinde aynı anlamı ifade eden diğer söylemlerdir. Topluma en büyük zararların geleceği yöndür sanırım ötekileştirme. Bahsini ettiğim durumdan özellikle şuna dikkat çekmenizi isterim;           Hepinizin de ortak gaye ve paydalarda biraraya gelebildiği ülkemizde olumsuzlamalar üzerinden ötekileştirilmeye izin vermemeniz gerekmektedir. Özellikle yenilenen nesil üzerindeki yabancı sermaye ve fikir baskısını ilk defa bu kadar atmaya yaklaşmışken, belki de yüzyıllık planları yapılan oyunun bozulmasına ilk kez bu kadar yaklaşılmışken buna müsaade etmemenizde büyük fayda var!      Karınca hikayesini de hatırlatmak gereği duydum: Nemrud, İbrahim Peygamber'in ateşte yakılması emrini verdikten sonra meydan yere odunlardan büyük bir yığın yapılmış. Odunları tutuşturmuşlar sonra. Alevler o kadar yükselmiş ki bulutların tutuşacağını sanmış çocuklar. Korkmuş kaçmış bütün hayvanlar. İbrahim Peygamber'i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış askerler. Atacaklarmış ki Nemrud'un ne güçlü bir kral olduğunu anlasın, görsün; bir daha ona karşı gelmesin İbrahim Peygamber. Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennemi ateşe doğru. Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş hemen yanına yanaşıp: "Bu acelen niye? Nereye böyle?" Ağzında bir damla su taşıyan karınca o bir damlayı ellerinin arasına alıp, "Duymadın mı" demiş, "Nemrud, İbrahim Peygamber'i ateşte yakacakmış. İşte ateşin olduğu yere su götürüyorum." Bu sözleri duyan karınca kendini tutamayarak uluorta kahkahalarla gülmeye başlamış. "Sen şu ateşe dönüp yüzünü hiç bakmadın mı?" diye sormuş. "Ne kadar büyük. Senin bir damla suyun ona ne yapabilir ki?" Su taşıyan karınca, "Olsun" demiş. "Hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır."
    Yaşananlara ve yaşanacaklara hiçkimse mani olamayacaktır, fakat niyetinizi ve duruşunuzu belirlemenizde fayda var.

Arabulucu Olmak!!!


 Üzerime vazife değil belki ama bu konuyu gündemde tutmanın faydası olduğuna inanıyorum. Kurulacak büyük vakıf medeniyetinin önünü kesmeye çalışan ve İttihad-ı İslam'a zarar vermek isteyenlere meydan vermemek adına bu konu hakkında birkaç ayet hatırlatması yapma gereği hissettim. Dinimizin bize en büyük tavsiyelerinden biri barış ve kardeşlik duyguları içinde yaşamamızdır. Küsleri barıştırmak hususunda da herkesin dilinden düşmeyen 2 gün-3 gün azami sınırı da bilinmektedir. Kardeşlerin arasını yapmak hususunda Kuran-ı Kerim'de şöyle buyruluyor: ''Eğer müminlerden iki topluluk birbirleriyle vuruşursa, onların aralarını bulun. Müminler sadece kardeştirler. O halde ihtilaf eden ve birbirine düşman olan kardeşlerinizin arasını düzeltin!" (Hucurât, 49/9, 10)" Aynı şekilde Nisa suresinde de dargınların arasını bulma büyük şekilde ödüllendirileceği belirtilmiştir.
Bu ayetlerle mümin kardeşlerimizin arasını bulmak tavsiye edilmektedir. Ayet–i kerime iki şahıs arasında arabuluculuk yapmayı ifade ettiği gibi cemiyet ve grupların arasında meydana gelmiş ihtilaf ve düşmanlıklarda da  arabuluculuk yapmamız söyleniyor.  Alemlerin Sultanı(s.a.v.)  "Bir tarafın yaptığı hayırları çok gösterip mübalağa ederek insanların arasını ıslah etmeye çalışan kişi yalancı değildir." (Buhari, Sulh 2) sözüyle belirttiği üzere, insanların arasını bulmak için gerekirse mübalağa bile yapılabilir. Hatta Efendimiz'in (sas) başka hadislerinde, daireyi biraz daha genişleterek, "insanların arasını düzeltmeye yönelik herhangi bir söz söyleyeni yalancı olarak sayılmayacağını ifade buyurmuştur. 
2/ EL-BAKARA -182- Her kim de vasiyyet edenin, bir hatâ işlemesinden veyâ bir günâha girmesinden endîşe eder de tarafların arasını düzeltirse, ona bir vebâl yoktur. Şüphesiz ki, ALLÂH çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
4/ EN-NİSÂ -35- Eğer karı-koca arasının açılmasından endîşeye düşerseniz bir hakem erkeğin tarafından, bir hakem de kadının âilesinden kendilerine gönderin. Bu arabulucu hakemler gerçekten barıştırmak isterlerse, ALLÂH karı-koca arasındaki dargınlık yerine geçim verir. Şüphesiz ki ALLÂH hakkıyla bilendir, her şeyin aslından haberdârdır.
114- Bir sadaka vermeyi yâhûd iyilik yapmayı veyâhûd da insanlar arasını düzeltmeyi emreden(ler)inki hâric, onların aralarındaki gizli gizli konuşmalarının çoğunda hiçbir hayır yoktur. Kim bunları sırf ALLÂH’ın rızâsını kazanmak için yaparsa, yakında ona büyük bir mükâfat vereceğiz.

129- Kadınlarınız arasında her yönden adâletli davranmaya ne kadar uğraşsanız buna güç yetiremezsiniz. Bâri birisine tamâmen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı düzeltir ve haksızlıktan korunursanız, şüphesiz ALLÂH çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
8/ EL-ENFÂL -1- Sana ganîmetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganîmetlerin taksîmi ALLÂH’a ve Resûlüne âittir. Onun için siz gerçekten mü’min kimseler iseniz ALLÂH’dan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. ALLÂH’a ve Resûlü’ne itâat edin.
49/ EL-HUCURÂT -9- Eğer mü’minlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şâyet biri ötekine saldırırsa, ALLÂH’ın buyruğuna dönünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse aralarını adâletle düzeltin ve (her işte) adâletli davranın. Şüphesiz ki ALLÂH, âdil davrananları sever.
10- Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve ALLÂH’dan korkun ki rahmete eresiniz.